“Proxemics” Sergisi Labirent Sanatta

    0
    167

     Aslıhan Kaplan Bayrak, Beyza Boynudelik, Emel Ülüş, Nesli Türk, Serhat Akavcı ve Soyhan Baltacı’nın farklı medyumlarla ürettikleri işlerinin yer aldığı, Proxemics isimli sergi 7 Nisan’da Labirent Sanatın ev sahipliği ile sanatseverlerle buluşuyor.

    “Dışarıda kötü hava kudurup dururken, ateşin önünde duyduğum refah tümüyle hayvansı. Deliğindeki fare, yuvasındaki tavşan, ahırındaki inek de aynen benim gibi mutludur.” Ressam Vlaminck’in sakin evinde refah içinde yaşarken yazdığı bu satırlar için Bachelard Mekanın Poetikası kitabının dördüncü bölümü Kuş Yuvası’nda: “böylece refah bizi sığınağın ilkelliğine geri götürmüş olur. İşe fiziksel olarak bakıldığında, sığınak duygusuna sahip bir varlık kendi üstüne kapanır, çekilir, dertop olur, saklanır, gizlenir” diyerek düşüncelerini aktarır.

    Acı çekerken ya da tehlike anında cenin haline geçişimiz, aslında her insanın ilk ve kadim mekanı olan anne karnındaki güven duygusuna ulaşmak için aldığı pozisyondur. Karanlık, nemli, koruyucu yapısıyla rahim ile özdeşleştirilen mağara, ilk insanın en doğal sığınağıdır. Psikolojide mağara labirentimsi yapısıyla iç dünyaya karşılık gelir. Doğum ile mağaradan dışarı fırlatılan ve yaş aldıkça toplumsal hayata karışan insan, evrenin sınırsızlığı karşısında sınırlarıyla var olma mücadelesine başlar. Doğal çevresindeki sınırları deneyimleyerek korunma, güven içinde olma, sahiplenme, aidiyet duyma, gibi dürtülerle kendi görünmez ve fiziksel sınırlarını yaratırken, kimliğini de oluşturur. Sınırlı ömrü, yani bir başlangıcı ve kökeni olan her şey gibi insanda bu sınırlı doğasının izini taşır.

    Proxemics sergisi, insan ilişkilerinin konuşulmayan kurallarına ve insanların doğayla, canlılarla, nesnelerle, mekan ile arasında oluşturduğu görünen ve görünmeyen sınırlara odaklanmaktadır. Antropolog Edward T. Hall bir kişi ile diğer canlılar arasındaki mesafeyle belirlenen dört alanı birbirinden ayırır: Kişi kendinden dışa doğru yayılan bir dizi eşmerkezli halkayı resmederse, en yakın halka/mesafe mahrem alan, ardından kişisel alan, sosyal alan ve en dıştaki halka ise kamusal alan olur. Her bir “halka”nın genişliği cinsiyet, ilişki, çevre, toplum ve kültür gibi faktörler tarafından belirlenir.

    Hall, “The Hidden Dimension” (1966) kitabında tüm canlılar arasındaki uzamsal mesafelerin iletişimde oynadığı rolden bahsetmektedir. Canlıların ampirik dünyayı fiziksel açıdan anlama ve onunla iletişim kurma biçimi uzamsaldır. Hall aynı kitabında, tüm canlıların evrimsel ve kültürel açıdan kendi ihtiyaçları doğrultusunda, merkezde kendilerini konumlandırıp, uzamın içerisindeki diğer nesnelerle ve canlılarla olan ilişkilerinde, mesafeye göre davranışsal ve duygulanımsal tepkiler gösterdiklerini öne sürmüştür. Çevremizde oluşturduğumuz bu sınırlar geçirgendir. Koşullar doğrultusunda esnetilip daraltılabilmektedir. 

    Bilinç varoluşumuzun ayırt edici yanıdır; sınırlamalar olmasaydı onu geliştiremezdik. Bilinç, olanaklar ve sınırlılıklar arasındaki diyalektik gerilimden doğup gelen bir farkındalıktır. Her belirlenimin aynı zamanda bir olumsuzlama olması gibi, sınır da içeride kalanı belirlerken dışarıda bırakılanı da belirleyen çift yönlü bir işleve sahiptir.

    Peki doğa, her biri kendini tecrit etme yetisine sahip bağımsız varlıkların basit bir yığını mıdır? Yoksa sürekli ilişki halindeki olaylar ve içe içe geçmiş süreçlerin akışından mı oluşuyor? Evrende sabit saydığımız her şey aslında değişim hâlindeki sürekliliklerin yavaş bir ritimde seyretmesi ya da duyumsayamadığımız bir akışta farklılıklarla tekrar etmesidir. Evreni, kesin sınırlarla parçalara ayıramayacağımız giriftlikte ve çevresiyle iç içe geçmiş yapıların, etrafındakilerle sürekli ilişki halinde olduğu, çevresel aktörleri kapsayan etkileşimsel bir güç sahası olarak da tarif etmek mümkün.

    Proxemics sergisi, bu yönüyle ilişki halinde olduğumuz şeylere dair oluşturduğumuz görünür ya da görünmez sınırları, sınırların varlığını, geçirgenliğini, esnekliğini; kent-doğa, ben-öteki, kişisel alan-mahrem alan, ütopya-distopya karşıt kavramları üzerinden düşünmeyi amaçlamaktadır. Aslıhan Kaplan Bayrak, Beyza Boynudelik, Emel Ülüş, Nesli Türk, Serhat Akavcı ve Soyhan Baltacı’nın işlerinin yer aldığı sergiyi 28 Mayıs 2022 tarihine kadar Labirent Sanat’ta görebilirsiniz. 

    MUSANNAT

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz