Cilt Sanatı

0
599

Basılı ve yazılı eserlerin yapraklarının dağılma ve yıpranmaya uğramaması için yapılan sert ve koruyucu kapağa cilt denir. Arapçada deri anlamına gelen bu sözcük, aynı zamanda ciltçiliğin ana malzemesine işaret eder. Gelgelelim, İslam kitap sanatında ciltler birer sanat eseriymişcesine bezenir. 

Özellikle Kuran-ı Kerim’in güzel hat ile yazılması ve tezhiplenip sanatlı cilt içerisinde korunması bir tür ibadet sayıldığından, öncelikli olaran Kur’an ve ardından her türlü el yazması için ciltlemeye ayrıca önem ve özen gösterilir.  7. Yüzyılda Uygur Türkleri tarafından ilk Türk ciltleri yapılır. Saltanatı 1451-1481 yılları arasında rastlayan II. Mehmed döneminde Osmanlı sarayında nakkaşhane, 1481-1512 arasında hüküm süren II. Bayezid zamanındaysa ciltcilik teşkilatı kurulur. Ciltleme işini yapan sanatçılara da mücellit adı verilir. 

Ciltleme malzemeleri arasında deri, altın, mukavva, iplik ve boya bulunur; ayrıca katı’, ebrû, kumaş ve değerli taşlar da cilt yapımında kullanılabilir.  Mühre, kalıp, falçata, fırça, ıstaka ve mengene gibi aletler de cilt yapımında sıklıkla kullanılır. Osmanlı mücellitleri, sanatlarını icra ederken kakma, boyama ve basma şeklinde üç gruba ayrılan teknikler kullanırlardı.  Ciltler, malzemelerine göre kumaş, deri, ebrûlu, lake; süsleme yöntemlerine göre zilbahar, yekşah, şemseli, çarkûşe ve zerduz olarak gruplandırılır. 

Anadolu Selçuklu üslubundan Osmanlı cildine geçiş 15. yüzyıl devridir. İlk cilt örneklerinde görülen geometrik süslemelerin yoğun olarak kullanımı Anadolu Selçuklu etkisi olarak yorumlanabilir. Osmanlı’da cilt sanatının en mühim dönemlerinden biri II. Mehmed zamanında gerçekleşir, hatta bu devirdeki gelişmeler ciltciliğin klasik dönemine hazırlık niteliğinde denebilir. Benzer şekilde, II. Bayezid döneminde deri ciltlerin yapımı, renkleri ve bezemelerindeki işçiliğin kalitesi göz alıcıdır. Salbekli, köşebentli ve şemseli klasik kompozisyondaki ciltler bordürler ile çevrelenir. 

Türk ciltciliğinin klasik şeklini alması saltanatı 1520-1566 yılları arasındaki I. Süleyman döneminde olur. Yaldızlanmış gömme şemse, köşebentler ve saz üslubunda bitkisel bezemelerin yanında, manzara veya floral betimli rugani (lake ciltler ve işleme kumaştan ciltler bu dönemde sıklıkla görülür. İlaveten, mücellit ve kuyum ustası iş birliğinin gösterişli örnekleri olan değerli taş kakılmış (murassa) ciltlerin de yaygınlaştığı görülür.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 17. yüzyılda gerilemesiyle beraber cilt sanatında da gözle görülür biçimde nitelik azalır. 18. yüzyıla gelindiğinde ciltlerde şükûfe üslubunda çiçek motifleri baskın bir şekilde kullanılır. Gerçekçi motiflerle bezenmiş ve lake ciltler yaygınlık kazanır. Karanfil, narçiçeği, klasik gül ve lale motiflerine nilüfer, haşhaş ve sümbül çiçekleri ile buketler eklenir. 

Hâlihazırda, cilt sanatı geleneksel yöntemlerle devam etmekle birlikte teknolojinin de katkısıyla seri üretim ciltler de yapılmaktadır. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz